27 Şubat 2013 Çarşamba

“Sanayinin Üniversiteden Beklentileri” masaya yatırıldı.



Mersin Üniversitesi (MEÜ) Mühendislik Fakültesi tarafından “Sanayinin Üniversiteden Beklentileri” konulu bir panel düzenlendi.


Prof. Dr. Uğur Oral Kültür Merkezi C- Salonu’nda gerçekleşen panelin açılış konuşmasını ve moderatörlüğünü MEÜ Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Halil Kumbur yaptı. Panelin konuşmacıları ise MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, TMMOB Mersin İKK Sekreteri Veysel Özkan, MESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Akkurt ve TARGID Yönetim Kurulu Başkanı Alaaddin Güç oldu. 
Prof.Dr. Halil Kumbur, Üniversitelerin görevleri arasında  kendi idari kadrosunu yetiştirmesi, temin etmesi ve kurumsal yapısını oluşturması gerektiğini söyledi. Kumbur ayrıca nitelikle eleman yetiştirmesi, araştırma geliştirmelere önem verilmesi ve bunu paylaşmaları, toplumsal sorumlulukları kapsamında araştırma sonuçlarını toplumuyla,sanayisiyle ve insanlarıyla paylaşması gerektiğini vurguladı.

Sanayinin de görevi toplumun hizmetlerini karşılayacak mal ve hizmetleri üretmek, ürünlerin kalite ve standartlarını yükseltmek, serbest rekabet piyasası ile rekabet edebilmek için araştırma ve geliştirme programlarını yapması gerektiğini söyledi. 



“Üniversiteler içine kapanık..Kurumsal ilişkilerde eksiklikler var.”
Açılış konuşmasının ardından sunumlara geçildi. İlk olarak  TARGID Yönetim Kurulu Başkanı Alaaddin Güç sunum yaptı. Güç, son 40 yıllık süreçte yapısal eksiklikler dolayısıyla sanayi üniversite işbirliğinin yeterince olmadığını belirtti.Güç, “Niteliksel olarak değerlendirirsel bu yapısal eksikliklerin büyük bir kısmı aşıldı ama bilmemiz gerek nokta; bu üst yapı olarak aşılıyor, alt yapıda yani hayata geçmesi ve pratiği bakımından her zaman sıkıntılar ve eksiklikler oluyor.En önemli eksiklikler ile ilgili kısmı yasal ve mevzuatlarla ilgili olan kısmıdır. Zorlayıcı,yönlendirici canlandırıcı ve ödüllendirici değil.
Sanayi iş dünyasının envanterini önceliklemeye zorunlu değil.Ayrıca bu işin zihniyetle ilgili ortamı da çok gelişmiş değil. O zamanlar ülke gelişmemiş ülke statüsündeydi. O dönemde müthiş bir içe kapanıklılık vardı.Bilgi çok ulaşılabilen bir şeydi.Üniversitelerimiz kendi içine kapanık bir  durumda, sanayici ise el yordamıyla ilerliyordu.Burada da kayıt dışılığın da çok büyük bir etkisi var.Bugün bunlar yavaş yavaş aşılan şeyler konumuna geldi ama yeterli değil.Dolayısıyla içine kapanıklılık tercih ediliyor ama buda sanayicilik için önemli bir eksiklik olarak görüyorum.”dedi. Güç bunların dışında psikolijik engellerin, itibar kaybetme korkusunun hakim olduğunu söyledi. Alaaddin Güç, yapısal eksikliklerin bir tanesinin de kurumsal ilişkilerdeki eksiklikler olduğunu, bunların orta ve uzun vadede çözülebilecek sorunlar olduğunu belirtti.
Üniversitelerin beklentilerinde ise Güç,iki tarafın çalışmalarının bir sosyal kaynaşmayı sağlaması gerektiğini, lisans ve lisans üstü,doktora tez gibi çalışmaların, bölgede var olan üretim süreçlerinin, sanayicilerin sorunları ile ilgili birikmiş sorun envanterine dönük olması ve bunun üniversitenin elinde olması gerektiğini ifade etti.Güç, araştırma ve ders müfredatında, pratik ve uygulamalarda mümkün olduğunca sanayi tesislerinde olmasını ve yerinde görülmesi gerektiği vurgusunu yaptı. Son olarak da Stajların çok ciddiye alınmasını, lisansın önemli olduğunu belirtti.



“Biz elimizi taşın altına koymaya hazırız.”
MESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Akkurt ise sunumunda, MESİAD’ın üniversitenin ve OSB’nin kuruluşunda büyük katkıları olan bir kuruluş olduklarını söyledi.Sunumunda oradaki öğrencilere stajın önemini anlattı.Akkurt, öğrencilere her şeyi sormalarını , mezun olduktan sonra bu fırsatı yakalamayabilecekleri öğüdünü verdi.Onun dışında yabancı dilin önemini vurguladı ve mutlaka en az bir yabancı dil öğrenmeleri gerektiğini söyledi..Akkurt, “Üniversite bu şehir için her şeydir. Mersin’de üç üniversite var. Şehrin de üniversiteden beklentisi vardır.Ama üniversiteler biraz içe kapanık.Mersin Üniversitesi daha içe kapanık.Mersin’in beklentisine de zararı oluyor. Sizlerinde bizlerle kaynaşmasına da zararı oluyor.Birlikte hareket etmek zorundayız.Biz elimizi taşın altına koymaya hazırız. Bize ne düşüyorsa yapmaya hazırız.Öğrencilerimizde kazansın, Üniversitemiz de kazansın.Mersin de kazansın.” ifadelerin kullandı.



“Yeni meslek alanları açılmalı”
TMMOB Mersin İKK Sekreteri Veysel Özkan sunumunda, iş dünyasının genelde nitelikli, lisan bilen kişileri tercih ettiklerini belirterek, sivil toplum örgütleriyle birlikte hareket edilerek bilginin paylaşılabileceğini söyledi.Özkan ayrıca üniversitelerin, yerelde ve ülke genelindeki gündemle ilgili görüş açıklamadıklarını ifade etti.Özkan, mesleklere göre istihdam alanları olmadığını ve yeni meslek alanlarının  açılması gerektiğini belirtti. Özkan, “Bilgisayar artık tüm mesleklerle iç içe.Bilgisayarı iyi kullanmak gerekir.Ayrıca bazı meslekler kendi içinde 3-5’e ayrılmalı.Üniversiteler bununla ilgili çalışma yapmalıdır.Onun dışında mühendislerin uzmanlaşması için çalışma da yapılmalı.Mersin Üniversitesi’nde tıp fakültesi dışında diğer fakültelere yeteri kadar önem verilmedi.Bir diğer konu da yapı denetim yasasının yetersizliği. Mersin’de inşaat sektörü gelişmiş durumda ama yapılan konutlar güvenli değil. Çünkü yasadaki boşluktan dolayı eksik iş yapılıyor.”dedi.



"Taklit eden değil yaratan ve bilgiyi iyi kullanan bir nesil yetiştirmek zorundayız"
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, ise  sunumunda, üniversite ile sanayici arasındaki ilişkilerin kopuk bir durumda olduğunu belirtti ve iş dünyası -üniversite işbirliğinin şart olduğunu altını çizdi.Aşut, bilgi ve teknolojinin dünyaya hakim olduğunu belirterek,dünyada kaynakların sonuna gelindiğini söyledi.Dünyanın en büyük firmalarının bilişim firmaları olduğunu belirten Aşut, bunların bilgiyi iyi kullandıklarını ve teknolojiyi yönlendiklerini vurguladı. Aşut, dünyadaki yeni iletişim çağını ıskalamamamız gerekiyor. Bilim ve ekonominin yükselişi sadece sanayi ve üniversite cephesinden değil; İşin içine genç beyinler eklemlenince hızlandı. Sadece sermaye sahibi büyük küresel tröstler değil; Garaj çocukları denilen; Sermayesi bilgi ve merakı olan genç girişimciler işin parçası olunca sorunlar çözüldü. Sadece iş dünyası ve üniversiteler değil, işte bu “Garaj Çocukları” denilen Bill Gates’ler, Steve Jobs’lar ve Zukerbergler işin üçüncü ortağı olunca, yeni bir dünya kuruldu. Yeni bir sanayi devrimini yaşıyoruz. Bilginin ve internet ortamının hakim olduğu bu çağı ve 3. sanayi devrimini Türkiye kaçırmamalıdır.Artık dünyanın en büyük firmaları ağır sanayi kuruluşları değil.Bilişim firmalarıdır. Dünyanın en zenginleri petrolcüleri değil bilgiyi iyi kullanananlar ve onların yarattığı değerlerdir.Tüm eğitim sistemimiz gerçek sanal problemlerden sıyrılıp, gerçek sorunlara ve bu vizyona göre şekillendirilmelidir.O sebeple bilgi ve iletişim teknolojileri çocuk yaşta verilmeye başlanmalıdır.Türkiye bu vizyonu görmelidir. Bilgi ve iletişim teknolojileri dünyanın üretim ve lojistik gibi bir çok temel sistemini baştan aşağı değiştirmektedir.Buna adapte olanlar, bunu uygulayanlar, bunu oluşturan ve yönetenler dünyanın küresel güçleri olacaktır. Taklit eden değil yaratan bir nesil yetiştirmek zorundayız."dedi.



Sunumların ardından soru cevap bölümüne geçildi. Panelin sonunda da sunum yapan katılımcılara teşekkür belgesi verildi.









Sever, “Dünyanın 10 büyük ülkesinden biri olmak hedefine kenetlendik.”



Gaziantep Sanayi Odası (GSO) tarafından, “İhracat Değerlendirme Toplantısı” düzenlendi.

GSO Konferans Salonu'nda düzenlenen toplantıya; Ekonomi Bakan Yardımcısı Mustafa Sever, Ekonomi Bakanlığı’na bağlı İhracat Genel Müdürü Tarık Sönmez, Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürü İbrahim Uslu, Serbest Bölgeler, Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdürü Emel Emirlioğlu, GSO Meclis Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, GSO Yönetim Kurulu üyeleri, Gaziantep ve çevre illerden gelen STK temsilcileri, sanayiciler ve iş adamları katıldı.



Ekonomi Bakan Yardımcısı Mustafa Sever, İhracat değerlendirme toplantısında yaptığı konuşmada, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ekonomisinin nabzını tutmak, sorunları masaya yatırıp çözüm yollarını netleştirmek adına bir araya geldiklerini söyledi.Mustafa Sever, “Türkiye’nin birliğini daha da pekiştirmek adına önemli adımlar atıldığı şu günlerde, sanayicilerimize yatırımcılarımıza ve ihracatçılarımıza düşen sorumluluk bir kat artmaktadır. İnsanımıza toplumsal huzur lazımdır, insanımız iş beklemektedir, insanımız aş beklemektedir, hayata dair umutlarını gerçekleştirmek için bizlerden fırsat beklemektedir. Bunları ekonomi yoluyla, bunları sanayi yoluyla yapacağımız açıktır. Bu bakımdan salonu dolduran siz kıymetli katılımcıların üzerine büyük vazifeler düşmektedir.”dedi.

Sever, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin medeniyet havzasıyla yollarının asla ayrılamaz olduğunun ispatı Güneydoğu Anadolu’dur. Bu bölgenin coğrafyasının tabii sınırları Arabistan yarımadasının derinliklerine kadar uzanmakta, insanıyla, kültürel dokusuyla tüm Ortadoğu’yu kuşatmaktadır. Dicle’yle Fırat’ın aktığı bu topraklarda binlerce yıl bereketin, zenginliğin, huzurun ve refahın hükmü sürmüştür. O refahın içinde dünyanın ilk üniversitesine ev sahipliği yapma şerefi bu topraklara nasip olmuştur. Çok şükür ki, şimdi de insanımız bu bereketten nasibini almaktadır. Ancak daha iyisi, Türkiye’nin en büyük zenginliği ve sermayesi olan insanlarının, yani sizlerin katkılarıyla mümkündür.”dedi.



“AB ülkelerindeki kriz ve Arap baharını yaşayan ülkelerdeki istikrarsızlık döneminde Türkiye büyük başarı elde etmiştir.”

2012 yılını yine bir Cumhuriyet tarihi rekoruyla kapattıklarını belirten Ekonomi Bakan Yardımcısı Mustafa Sever, “ Dış ticaretimizin ve ekonomimizin sürdürebilir ve güçlü bir temele oturtulabilmesi için aldığımız tedbirlerin önemli sonuçlarını aldık. 2012 yılı gelişmiş ülkelerin ekonomik resesyon hayaletinden kurtulamadığı, gelişmekte olan ülkeler açısından ise tedirginliklerle dolu bir yıl olmasına karşın Türkiye gösterdiği yüksek performansla sağlıklı ve kontrollü bir büyümenin örnek ülkesi olmuştur.

Türkiye 2012 yılı performansıyla, ekonomik büyüme sınavından başarısız çıkan nice ülkeye karşılık, yumuşak inişi gerçekleştirebilen nadir ülkelerden birisi olarak bir kez daha tarihe geçti. Türkiye’nin ekonomik yavaşlamasını kontrollü ve makro dengeleri sarsmadan gerçekleştirmesinde 2012 yılında yaklaşık 152,6 milyar dolar olan ihracatımız çok önemli bir rol oynadı. Böylece, ihracatta 2011 yılına göre %13,1 oranında artış sağlamış bulunuyoruz. Böylelikle, 2012-2014 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programda belirlenen 148,5 milyar dolar ihracat hedefi rahatlıkla geçilmiş oldu.

Net ihracatın ekonomi üzerindeki olumlu etkisinin çok açık bir biçimde görüldüğü 2012 yılında, ihracatta yaşanan bu yüksek artış, cari açığın düşmesinin esas nedenini oluşturmuştur. Cari açıktaki azalmada ithalattaki daralma cüz’i bir rol oynarken, ihracat artışının tetikleyici etkisi, cari açığın 48 milyar dolara gerilemesine yol açmıştır. Bu başarı hangi şartlarda elde edilmiştir?

2008 yılında ABD’de başlayan ve dünyanın diğer bölgelerine yayılan ve AB’de hala devam etmekte olan finansal kriz sürecinde, Kuzey Afrika’da yaşanan ve çevre bölgede etkileri görülen Arap Baharı sürecinde, komşularımızdaki istikrarsızlığın devam ettiği bir süreçte bu başarılar elde edilmiştir.”dedi.



“Pazar çeşitlendirmesi, Ar-Ge,İnovasyon ve markalaşma ile başarılara ulaştı.”

Ekonomi Bakan Yardımcısı Mustafa Sever, “Sayın Başbakanımız önderliğinde Hükümetimizle, 2002 yılında başlayan ve devam etmekte olan siyasi istikrar, ekonomik istikrar ve güven ortamıyla birlikte Ekonomi Bakanımız Sayın Zafer ÇAĞLAYAN’ın önderliğinde yürütülen ürün çeşitlendirmesi, Pazar çeşitlendirmesi, Ar-Ge ve innovasyona dayalı teknoloji yoğun markalaşma gibi yenilikçi hareketlerle ülkemiz bu başarılara ulaşmıştır.

Böylece, 2002 yılında 230 milyar dolar seviyelerinde olan Gayrisafi milli hasılamız 800 milyar dolar düzeylerine dayanmış, 36 milyar dolar olan ihracatımız 152,6 milyar gibi bir rekora koşmuş, 3500 dolar seviyelerindeki kişi başına gelir ise 10600 dolar seviyelerine gelmiştir.”dedi.

“2023 Türkiye’sinde Ar-Ge’ye 60 milyar dolar yatırılması planlanmaktadır”

2023 hedefleri konusunda Ar-Ge çalışmalarına büyük önem verdiklerini belirten Sever,”Hepinizin malumları olduğu üzere, Sayın Başbakanımızın ortaya koymuş olduğu 2023 hedefleri ile de ihracatımızın 500 milyar dolar, milli gelirimizin 2 trilyon dolar, kişi başına gelirin 25000 dolar olması hedeflenmiştir. Ayrıca Ar-Ge’ye ayrılan kaynağın GSMH’nın %3’üne kadar olması planlanarak 2023 Türkiye’sinde Ar-Ge’ye 60 milyar dolar yatırılması planlanmaktadır. Dahası, Sayın Başbakanımız bununla da yetinmeyerek 2071 hedeflerini ve vizyonunu da ortaya koymuştur.

2013 yılı ise artık eşikten geçtiğimizin, Türkiye’nin 2023 hedeflerinden sapmayacağının ispat edileceği yıl olacaktır. Ekonomik büyümenin yeniden Türkiye potansiyeline yakın bir oranda süreceği 2013 yılında ihracatımızın 158 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmesini hedeflemekteyiz. Eminim ki, bu hedefler rahatlıkla aşılacaktır. Türkiye’nin yüksek performanslı sürprizleri, geçtiğimiz on yılda küresel gündemi epey meşgul etmişti. Gelecek dönemde de bu sürprizlerin gerçekleşeceğinden şüphemiz bulunmamaktadır. ”dedi.

“Dünyanın 10 büyük ülkesinden biri olmak hedefine kenetlendik.”

Sever, “AK Parti İktidarı, ilk on yılını tamamlamış, artık ikinci on yıllık dönemde 2023 Türkiye’sine yaraşır bir Türkiye’yi yaratmak, onu dünyada hak ettiği konuma taşımak azmindedir. Bugün dünyanın 10 büyük ülkesinden biri olmak hedefine kenetlenmiş bir şekilde canla başla çalışmaktayız. Hepimizin üzerine bu hedefe ulaşmakta büyük vazifeler düşmektedir. Siz kıymetli sanayicilerimizin de bu seferberlikte önemli bir rolü bulunmaktadır. Bu rolden bahsetmeden evvel, gelin hep beraber, Güneydoğu Anadolu bölgesinin o ilk on yılda nereden nereye geldiğini bir görelim.”dedi.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi değerlendirmesini de yapan Ekonomi Bakan Yardımcısı Mustafa Sever, “Güneydoğu Anadolu Bölgesi tarımın sanayiyle buluştuğu bir büyük bölgedir. Ortadoğu ile ülkemizin buluştuğu bu özel bölgenin, Ortadoğu’yu besleyen, Ortadoğu için üreten, Türkiye’nin bölgedeki öncülüğünü her anlamda hayata geçiren merkezlerden biri olma niteliğine sahip olduğunu görmekteyiz.



Diğer yandan söz dış ticaret dengesine geldiğinde Güneydoğu Anadolu bölgesinin dış ticaretimizde bir iftihar vesilesi olduğunu da belirtmem gerekir. Son 9 yıllık dönemde kesintisiz dış ticaret fazlası veren Güneydoğu Anadolu bölgemiz, 2012 yılı itibarıyla 2,5 milyar dolar dış ticaret fazlası verir hâle gelmiştir. Cari açığa karşı başlattığımız seferberlikte bölgemiz hem güvenç kaynağımız olmuş hem de örnek alınması gereken bir model olduğunu ispat etmiştir.

Güneydoğu Anadolu bölgesinin bugün tarihsel konumuna yeniden erişmesi on yıllık dönemde kat ettiği mesafelerin tabi bir sonucu olmuştur. 2002 yılında 690 milyon dolar civarında ihracat yapan bölgemiz, 2012 yılı itibarıyla 8,1 milyar dolar ihracat yapar hale gelmiştir. Gaziantepli, Urfalı, Diyarbakırlı sanayicimiz, ihracatçımız ekonomik kalkınma seferberliğimize, ihracat seferberliğimize destek vermişler, bölgeyi hak ettiği yere doğru taşımaya başlamışlardır. 2002 yılında bu bölgede yalnız 771 ihracatçı firma varken 2012 yılına gelindiğinde ihracatçı firma sayımız 2.096 olmuştur. Türkiye, ekonomik büyümeyi ihracatla öğrenmiş, refahın kapılarını ihracatla açmıştır. Güneydoğu Anadolu’nun sanayicisi, bu bereketi bölgenin tüm illerine refah getirmiş, yeni istihdam fırsatlarını halkımıza sunmuştur.”dedi.

Türkiye’nin on yıldır süren ekonomik başarısında en önemli etkenlerden birisinin de dünyayla sağlıklı ve karşılıklı çıkarları gözeten bir bütünleşme sürecini başarıyla yürütmelerinin bir sonucu olduğunu belirten Sever, “ Güneydoğu Anadolu Bölgemiz de, daha önce kendi içine kapanmış olan Türkiye’nin bu dışa açılış sürecini başarıyla takip etmiştir. 2002 yılında 138 ülke ve gümrük bölgesine ihracat yapan Güneydoğu Anadolu bölgesi bugün 189 ülke ve gümrük bölgesine ihracat yapmaktadır. Bölge insanının ürettiği ürünler bugün, İzlanda’dan Angola’ya, Umman’dan Avustralya’ya tüm pazarlarda yer bulmakta, ülkemizi temsil etmektedir. Dicle ile Fırat’ın taşıdığı bereket, bölge insanının mahir ellerinden ihracat sayesinde tüm dünyaya ulaşmaktadır.

Ülkemiz adına bölgeden beklentilerimiz yüksek düzeydedir. Türkiye’nin arzuladığı günlere erişilmesinde sanayi yapımızın etkin bir şekilde dönüştürülmesi en önemli basamaklardan birisidir. Türkiye’nin katma değeri yüksek, ileri teknolojiye dayalı ürün yelpazesini genişletmesi, sürdürülebilir ihracat hedefinin yakalanmasının ön şartıdır. Türkiye’nin dışa bağımlılığını önemli oranda azaltacak bu dönüşüm, yeni teşvik sistemimizin ruhunu da teşkil etmektedir.”dedi.

“Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 2.223 adet yatırım projesi için teşvik belgesi düzenlendi”

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en çok teşvik alan bölge olduğunu belirten Sever, “2012 yılı Haziran ayında yürürlüğe koyduğumuz yeni yatırım teşvik mevzuatı ile ülkemizin bölgesel gelişmişlik haritası il bazlı olacak şekilde güncellenmiştir. İllerin sosyal ve ekonomik gelişmişlik seviyelerine göre 6 kategoride sınıflandırıldığı yeni haritada Gaziantep ili 3. bölgede, Adıyaman ve Kilis illeri 5. bölgede yer alırken, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki diğer iller en fazla teşvik verilmiş olan 6. bölgede konuşlanmıştır.

Son 5 yıllık döneme baktığımızda, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tamamlanmış ve devam etmekte olan 2.223 adet yatırım projesi için teşvik belgesi düzenlendiğini görüyoruz. Bu yatırımlar kapsamında, yaklaşık 16 Milyar TL tutarında yatırım harcaması yapılması ve 67 Bin kişilik yeni istihdam yaratılması öngörülmüştür.”dedi

Ekonomi Bakan Yardımcısı Mustafa Sever, Yeni Karar’ın yürürlüğe girdiği 2012 yılı Haziran ayından bugüne kadar ise, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yapılmak üzere 402 yatırım projesinin destek kapsamına alındığını söyledi.Mustafa Sever, “Yeni Karar’ın yürürlüğe girdiği 2012 yılı Haziran ayından bugüne kadar ise Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yapılmak üzere 402 yatırım projesi destek kapsamına alınmıştır. Bunların 285 adedinin imalat sektöründe, 74 adedinin hizmetler sektöründe gerçekleştirilmesi planlanırken, bunları sırasıyla madencilik (28 adet), tarım (12 adet) ve enerji (3 adet) yatırımları takip etmektedir.

Yeni mevzuat düzenlemesinden bugüne kadar geçen 8 aylık dönemde, ülke genelinde desteklenen yatırım projesi sayısı ise 2.793’dür. Bu da yaklaşık 41 Milyar TL’lik yatırım harcamasına ve 109 bin kişilik ilave istihdam demektir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde gerçekleştirilecek yatırımların tüm Türkiye içindeki payı ise bugün itibarıyla %14’dür.

Güneydoğu Anadolu Bölgesini kendi içinde değerlendirdiğimizde; güçlü sanayisi, nitelikli iş gücü, girişimciliği, ekonomik dinamizmi ve altyapı olanaklarıyla bölgenin önde gelen illeri arasında yer alan Gaziantep’in en fazla yatırım çeken il olduğunu görüyoruz. 

Bugün Güneydoğu Anadolu bölgemize bu yeni teşvik sistemiyle önemli bir imkân sunulmuştur. Sanayicimizin üzerine düşen etkin bir biçimde bu fırsatları değerlendirerek hepimiz için hızla kazanca çevirmesidir.”dedi.


“Bugün Türkiye genelinde 116 projenin 9 tanesi Güneydoğu Anadolu Bölgesinde”

Konuşmasının sonunda yürütülen projelere değinen Sever, “Küresel rekabetin artan şiddetinde ihracatçımızın ve sanayicimizin korunması en önemli gayelerimizden birisi olmuş, buna ilişkin desteklerimizi Ekonomi Bakanlığı olarak hiçbir zaman sizlerden de esirgememişizdir.Projeye dayalı hedef pazar ve hedef sektör odaklı, terzi işi bir anlayışla oluşturulan ve KOBİ’lerin işbirliği ile yakalayacakları sinerji yoluyla gelişmelerini öngördüğümüz Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi Desteği kapsamında firmaların rekabetini artırmak, verimliliğini yükseltmek ve bölgesel kalkınmayı sağlamak için İşbirliği Kuruluşlarımızla 2010 yılı sonunda yola çıktık. Bugün Türkiye genelinde 116 proje yürütülmektedir.

Bu projelerimizden, 9 tanesi Güneydoğu Anadolu bölgemizde yer alan İşbirliği Kuruluşlarımızca yürütülmektedir. Gaziantep Sanayi Odası’nın “Tekstil ve Hammaddeleri” ve “Ayakkabıcılık” sektörlerinde 2 projesi, Gaziantep Ticaret Odası’nın “Hazırgiyim ve Konfeksiyon” sektöründe 1 projesi, Güneydoğu Anadolu Halı İhracatçıları Birliği’nin “Halıcılık” sektöründe 3 projesi, Güneydoğu Anadolu Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçılar Birliği’nin kendi sektöründe 2 projesi ve Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası’nın “Metal Mutfak Eşyaları” sektöründe 1 projesi bulunmaktadır. İlerleyen günlerde, bölgenin bu kapsamda daha fazla projeyle ortaya çıkması, inanıyorum ki ilerlemenin ölçütlerinden birisi olacaktır.”dedi.

Mersin Akdeniz Oyunları'na ne kadar hazır?-1.. Harun Arslan yazdı


Geçtiğimiz hafta “Turunçsuz Bir Mersin Kaldırım Masalı” başlıklı yazımdan sonra iki yıldır açılan ve çöple dolan G.M.K Bulvarı çukurlarına  yeni ağaçlar dikilmesi sevindirici.
En azından kentin en büyük Bulvarı şu anda kısmen de olsa ağaçlandırıldı.

Mevsimsel olarak Belediyelerin yapabileceği en büyük hizmet kenti ağaçlandırma. Bu bilinçteki Belediyelerimiz Akdeniz Oyunları öncesi özellikle turunç ağacı dikerek kentimize gelecek konuklara Mersin’in daha fazla yeşil görünmesini sağlayabilirler. Ağaçlandırma, seçim öncesi proje arayışındaki Belediyelerimiz için pet şişelerin ve oto lastiklerin içine mevsimlik çiçek ekmekten daha değerli ve kalıcı bir proje olacaktır.

Dikilen turunç ağaçları kısa bir zaman sonra Mersin’i tekrar portakal çiçeği kokulu kent haline getirebilir. Portakal çiçeği kokusu hissedildikçe Başkanlar bununla her zaman hatırlanacaktır.

Mersin TEMA üyeleri içinde bir hizmet fırsatı. Belediyelerimizi bunda zorlayabilir ve işbirliği yapabilirler.
Bu gün Akdeniz Oyunları Koordinatörlüğünün girişindeki kaldırımları, yolu ve ağaçların bakımını yapmaya başlayan Yenişehir Belediyesi güzel bir hizmet yapıyor.

Belediyelerin bu günden itibaren önceliği Akdeniz Oyunları ve Mersin İdman Yurdu olmalı. Bunun öneminin farkında olmayıp kentin takımını desteklemek ve Akdeniz Oyunları hazırlıklarına katkı vermek yerine Belediye bütçesini Uluslararası Müzik Festivali gibi mevsimlik elit zevklere harcayan Belediyeler Akdeniz Oyunlarının başarısızlığında ve Mersin’in takımının küme düşmesinde sorumlu olacaklar, bunun cevabını seçmenden en ağır şekilde alacaklardır.

Büyükşehir Belediye Başkanı ile Toroslar Belediye Başkanı’nın M.İ.Y yöneticileri ile bir araya gelerek takıma destek çağrısı yapmaları güzel bir başlangıç, umarım sözde kalmaz devam eder.
Yine son gazetesindeki yeni içerik ile ve son iki haftadır anlaşılır, yararlı etkinliklerle olumlu bir değişimde görünen Mersin Ticaret ve Sanayi Odası ikinci bir adım olarak Akdeniz Oyunları’nı ve Mersin İdman Yurdu’nu destekleyecek somut adımlar atabilir, üyelerine çağrıda bulunabilir.

Akdeniz Oyunları için çok sayıda yabancı konuğu ağırlayacak olan kentimizde gelen konuklara garip gelecek, aslında o güne kadar kolaylıkla düzeltilebilecek bazı konular var.

Trafiğe kapalı yalnızca yayalara açık olan Atatürk Caddesi maalesef hala araçların girdiği, otopark olarak kullanılan bir cadde.  Özellikle Meclis toplantı günleri Belediye Başkanları ve çeşitli Oda Başkanlarının, hatta Meclis Üyelerinin yasağa aldırmayıp 50 m. halkın içerisinde yürümeme uğruna araçları ile Belediye girişine kadar gelmeleri nasıl izah edilebilir. Acaba kentin resmi yetkilileri trafiğe kapalı yalnızca yayaların yürümesi düşünülen bu caddeye araç girişini dahi önleyemiyorlarsa biz nasıl Akdeniz Oyunlarını karşılayacağız. Giderek iş hacmi düşen cadde esnafı da maalesef bu duruma kayıtsız kalarak bu Çiçek Pasajı ve Beyoğlu şeklinde gülümseyebilecek Caddenin kötü sonunu hazırlıyorlar.

Çeşitli zamanlarda yazdığım “Kentin Susuz Havuzları” için acaba ne yapılabilir. Yalnızca bazı Arap ülkelerinde ancak gördüğüm deniz kıyısındaki bir kentte bu kadar havuz olmasını anlamak mümkün değil. Fakat mademki yapılmış, o zaman en azından Akdeniz Oyunları öncesi çalışır ve içi çöp yerine su dolu hale getirilebilir. Ya da kaldırılıp yerleri yeşil alan yapılabilir. Bu da deniz kıyısı kentimize nehir getirmekten daha kolay ve mantıklı bir proje olsa gerek. Nehirden önce küçük süs havuzları ile başlayabilirler.

devam edecek
Harun Arslan