10 Haziran 2012 Pazar

Deniz Ticaret Odası-Çiftçi günü ve Nazım Hikmet.. Harun Arslan yazdı


Yıllar önce üyesi olduğum bir sivil toplum örgütü bir “Çiftçi Günü Etkinliği” düzenlemişti. Komiteler kuruldu, konuşmacılar organize edildi, broşürler basıldı, yapılacak ikramlar hazırlandı.
Küçük bir ayrıntı unutulmuştu. Yöredeki çiftçilere haber vermek.Etkinlik saatinde tüm hazırlıklar tamamlanmıştı, fakat katılımcı yoktu.
Acele civar kahvelerden insanlar araçlarla toplandı.İnanması güç, fıkra gibi bu olay aradan 15 yıl geçmesine rağmen çok da değişmeyen bir şekilde kentimizde sürüyor.
Yaşadığım bu olaydan sonra o sivil oluşumdan ayrıldım.Üye olduğunuz oluşumu hem eleştirme de hem de doğru yaptıklarını övmede serbest olunamadığı için, bir daha başka bir oluşuma da üye olmadım.
20 yıldır tek üye olarak kaldığım Sivil Toplum Örgütü İçel Sanat Kulübünden de yeni yönetim sistemi ile amacı dışına çıktığını düşündüğüm için ayrılıyorum.

Üç yıl önce yapılan 60 civarında iş adamı ve yetkilinin Suriye’den katıldığı MTSO nun düzenlediği karşılıklı ticareti geliştirme amaçlı bir toplantıyı hatırlıyorum. MTSO üyelerine haber vermemişti. Son anda TURAB genel sekreteri Vahap Kokulu TURAB üyelerine haber vermiş ve az sayıda da olsa kişinin katılımını sağlayabilmiş, en azından
toplantıyı biraz olsun kurtarmıştı.

Yine daha bu yıl MTSO da Rus şirketinin üst düzey yetkililerinin katıldığı nükleerle ilgili bilgilendirme toplantısında üyelere haber verilmediğinden iki düzine kişi ile toplantı yapılmıştı.

Deniz Ticaret Odası ve MTSO organizesinde yapılan “Akdeniz Liman Kentleri” etkinliğinden tesadüfen Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın katılacağından dolayı haberdar oldum. Basın mensuplarının bir kısmına haber verilmiş, çoğunluğuna haber verilmemişti. Konu ile ilgili olabilecek kentteki oda ve sivil toplum kuruluşları da yoktu.
Yani sanki  laf olsun diye, yapmış olmak için yapılan bir etkinlikti. Böyle uluslararası denebilecek, kentimizin adını duyuracak, ekonomik açıdan da katkı sağlayacak bir etkinlik nasıl beceriksiz ellerde önemsizleştirilebiliyordu.
Bu buluşmayı önemseyen Ekonomi Bakanı yoğun programında birkaç saatliğine de olsa katılıyor, burada da Irak’a geçiyordu.

Son birkaç yıldır Deniz Ticaret Odası’na Genel Sekreterin ve Genel Sekreter yardımcısının bir ivme kazandırdığı ve bir gelişme kaydettiği bir gerçek fakat görülüyor ki ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın eski ve eskimiş yapı ve alışkanlıklardan ve eski olumsuz etkilerden kurtulmanın ve odanın gelişmesini istemeyen kente ve ülkeye yararsız olmasını isteyen düşüncenin ortadan kakması sağlanamıyor.

Katılamama rağmen duyduğum aksaklıkları özellikle üniversite ile olan durumu ve ayrıntıları anlatmaya gerek görmüyorum. Başından laf olsun diye yapılmış, başarısını isteyecek kişilerin de figüran olarak kullanıldığı, kente sadece yük getiren bir etkinlik.

“Akdeniz Liman Kentlerinin Başkenti Mersin olacak sözü de bana böyle bir organizasyondan sonra Nazım Hikmet’in Mezarını Mersin’e getirme projesini hatırlatıyor. Bir çınar ağacı eken bir dernek Nazım Hikmet’in Mezarını Mersin’e getireceklerini söylüyor ve yıllardır bu tekrarlanıyor. Yine böyle bir girişim Eskişehir’de de yapılıyor. Eskişehir’in bir köyünde temsili bir Nazım Hikmet Mezarı yapıldığından, 11 yıldır bu Mezar başında anıldığından ve bir de imza kampanyası başlattıklarından sanırım Mersin’deki derneğin haberi yok.

Biz Mersinliler olarak yine hayaller içerisinde umutlarla bir şeyleri bekleyeceğiz bu arada umut verenler bu eskimiş kurumlarda yerlerini aynı rahatlıkta muhafaza ederek kalacaklar ve Mersin’in gelişememesinde pay sahibi olacaklar.

Mersin Deniz Ticaret Odası denince;Yalnızca,Aylık dergilerindeki siyasi hükümeti eleştiren, referandum ve seçimlerde taraf olan yazılarıyla, Taşucu ve Seka Limanında 3500 km uzaktan gelen bir Alman Vakfına karşı bölgeye istihdam ve zenginlik katacak Liman ve Tersane projesindeki başarısızlığıyla, Mersin’de denizdeki Nusret Mayın Gemisine sahip çıkamayarak,Tarsus’un Mersin’deki gemiyi karaya götürmelerinin ezikliğini hissetmemeleri ile, Mersin’in tüm sahili dolgu alanları ile kaplanıp, doğal sahil yok edilirken seyirci kalmaları ile
ve 1 Temmuz Kabotaj Bayramında yaptıkları görkemli yemeklerle hatırlamayı unutup yeniden belki bir şeyler değişir diye ümitlenmişken, tekrar başladığımız yere dönmek üzücü.Sanırım burada da sorun gelişememeye kurumsallaşmış kurumların içerisinde gelişmeyi sağlamak isteyen idealist kişilerin azınlıkta kalarak eski değiştirilemeyen, gelişmeme yapısını aşamamaları.
Ve bu zengin oda ve kurumların ayrıca basın ve tanıtım birimleri var. Bunların ne yaptığını ne katkı verdiğini acaba ne zaman sorgulayacağız.

Denizi olmayan Antep’in denizle ilgili eğitim ve imalat alanında ki büyük başarısı ve İskenderun’un 20 bin kişiye istihdam sağlayacak Denizcilik Organize Sanayi Bölgesi projesi sanırım MDTO sını hiç etkilemeyecek.

Ülkemizin tek deniz ticaret odası İstanbul Deniz Ticaret Odası olduğu gerçeğine rağmen, bu güne kadar mükerrer bir hak olarak kazanılan MDTO bir gün gerçekten Akdeniz’deki deniz ticaretinde söz sahibi olur diye hep desteklendi, üyeleri içerisinde kaç liman işletmecisinin, kaç armatörün olduğu, ağırlıklı gemi acentelerinin olduğu sorgulanmadı. Mersin’deki Denizcilik Müsteşarlığı Müdürlüğü ile uyumlu bir ilişki kurulamadı ve lojistikte söz konusu % 70 yükün ağırlığının denizcilikte olmasına rağmen lojistik platformuna dahil edilmedi, fikirleri dahi sorulmadı. Yani Mersin, Denizcilik Müsteşarlığı Bölge Müdürlüğünün elindeki büyük imkanlardan yararlanamadı.

Yine basından katılanlar için Tarsus’ta Antakya Medeniyetler Korosunun bir konseri düzenlendiğini öğrendik.
Bu gün Antakya’dan çok daha fazla imkanlara sahip Mersin pekala MTSO ve MDTO ortak katkısıyla ve öncülüğüyle çok daha önemli bir koro kurabilirdi.
Umarım bu konsere konukları götürürken Nusret Mayın Gemisinin önünden geçirerek mahcup olmamışlardır.
Artık her şey böyle gitmemeli.
Kentin bir Bakan destekli ve her yatırımın takipçisi Ankara’da Bakan’a bağlı bir ekibin olduğu bu dönemden yararlanılmalı ve biraz daha cesur sesler çıkmalı.

Bir sivil toplum örgütünün çıkıp kent dinamiklerini eleştirmesi, bir siyasi parti başkanının belediyeyi eleştirmesi bir ilk olarak görülüp yadırganmamalı.
Şu anda Mersin’in bu gelişme dönemine ayak uyduran kendi alanlarında çalışma yapan bazı sivil toplum örgütlerini de sevinerek görüyoruz. Mersin’e katkı amaçlı yaptıkları etkinlikleri her kesime duyuruyorlar ve netice alıyorlar.
Herkes işini iyi yapmalı, iyi yapmayanlar eleştirilmeli, iyi yapanlar övülmeli.

Her şeye rağmen Mersin bir gün hem Akdeniz’in hem de Orta Doğu’nun Merkezi olacak fakat umarım bu, Akdeniz Oyunlarında yıllarca başarısızlıkla Akdeniz Oyunlarını almaya çalışan, fuar gezileri gibi sayısız turistik gezi yapıp başarısız olan ekibin yapamadığının  diğer ülkelerin güçsüzlüğü ve Türkiye’nin gelişmesiyle kendiliğinden sağlanması şeklinde olmamalı.

Tebrikler Mersin Deniz Ticaret Odası, ses getirecek, Mersin’i tanıtacak uluslararası anlamda bir etkinliği, kent dinamikleri ve kent basınından habersiz, kendi kendinize şov yaparak, kente katkısız, formalite olsun diye gerçekleştirdiniz.

Harun Arslan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder